1960’lar itibariyle Beşiktaş’ın sembol mekanlarından birine dönüşen Deniz Müzesi, Sinanpaşa mahallesinde deniz kenarındaki binasına taşınmadan evvel hem envanterinde hem de yerleşkelerinde bir dizi değişim yaşadı.
1897 yılında II. Abdülhamid’in izniyle Kasımpaşa’daki Tersane-i Amire’de Yüzbaşı Süleyman Nutku Bey ve arkadaşları tarafından kurulan Deniz Müzesi, başlangıçta “Müze ve Kütüphane İdaresi” adına sahipti. Küçük bir bina içinde, müzeden ziyade mütevazı bir sergi ve depo hüviyetindeydi. Buradaki ilk kapsamlı düzenlemeler, 1914’te Bahriye Nazırı olan Cemal Paşa’nın müze müdürlüğüne Yüzbaşı Ali Sami (Boyar) Bey’i tayin etmesiyle gerçekleşti. Aynı zamanda deniz subayı olan Ali Sami Bey, kurduğu atölyelerde gemi çizimlerinden bahriyeli kıyafetlerine kadar birçok üretim ve düzenlemeyi hayata geçirerek Deniz Müzesi’nin gelişimine önemli katkılar sağladı. 1946-1960 arasında müzenin müdürlüğünü yapan Haluk Şehsuvaroğlu’nun aktardığı bilgilere göre, 1914 sonrasında Cemal Paşa Rumeli Hisarı’nı restore ettirerek müzeyi buraya taşımayı düşünmüş fakat savaşın ardından bu tasarı hayata geçirilememişti.
Deniz Müzesi’nin Kasımpaşa’dan Beşiktaş’a taşınması, ilk kez 1930’ların ikinci yarısında gündeme geldi. Dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar’ın öncülüğünde 1938’de başlayan kentsel düzenlemeler kapsamında, Beşiktaş İskelesi’nin çevresindeki binalar yıkılıp eski gümrük bölgesi bir meydana dönüştürülürken, Deniz Müzesi de bu alana taşınarak Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesi ve anıtıyla bir bütün oluşturacaktı. Ne var ki II. Dünya Savaşı’nın başlaması bu tasarıyı ertelediği gibi, müzedeki eserler de olası bir saldırıdan korunabilmeleri için Anadolu’ya nakledildi.
Savaşın ardından Deniz Müzesi nihayet Beşiktaş’a taşındı. Ancak bugünkü yerine değil, o yıllarda hayli metruk halde olan ve bir cemaati bulunmayan Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Külliyesi içine. 1946’da müze müdürlüğüne getirilen Şehsuvaroğlu, bu kararın alınmasında Kırdar Düzenlemeleri’nin temelini oluşturan nazım planın sahibi Prof. Henri Prost’un görüşlerinin önemli olduğun vurgulamıştı. Bu görüşlere göre, II. Mehmed İstanbul’un Fethi öncesinde gemilerini Dolmabahçe’den karaya çıkarmış, bu olaya bir gönderme yaparcasına Mustafa Kemal Atatürk de kendisini ziyarete gelen Büyük Britanya Kralı’nı aynı yerde karşılamıştı. Bu sembolik gerekçeler, zaten kullanılmayan ve restore edilmesi gereken Bezmialem Valide Sultan Cami’nin, dönemin koşullarında bir kadırgalar müzesine dönüştürülmesi için yeterince anlamlıydı.
Haluk Şehsuvaroğlu, 1940’ların ortasında caminin durumunu şöyle tarif etmişti:
“Dolmabahçe camiinin içi bir harabe halinde idi. Mahfel kısmında üst kat tavanları çökmüş, döşemeler çürümüş gitmişti. Cami kısmındaki kubbe, aldığı yağmurlar yüzünden yer yer dökülmüş ve bozulmuştu. Cami bir semt, bir mahalle için inşa edilen ibadethanelerimizden değildi. Osmanlı sarayının eski bir ananesine göre bu cami hükümdarlara mahsus camilerimizden biriydi. Dolmabahçe sarayının yanına ve hükümdarların cuma selamlığına çıkmaları için yapılmıştı. Bu sebeple hilafetin ilgasından sonra bu vazifesi de bitmiş ve cami metruk kalmıştı.”
Şehsuvaroğlu’nun yönetimi altında, 1946-1948 arasında camide gerekli onarımlar yapıldı. Müzenin yeni mekanı düzenlendi, savaş sırasında Anadolu’ya gönderilen eserler geri getirildi ve Deniz Müzesi 27 Eylül 1948 günü halkın ziyaretine açıldı. Ne var ki cami içinde ayrılan alan tüm eserlerin, özellikle de kayıkların sergilenmesi için yeterince büyük değildi. Bu nedenle, Dolmabahçe Sarayı’nın eski kayıkhanesi de müzenin kullanımına verildi ve 1950’de burada bir de Saltanat Kayıkları bölümü hazırlandı. Ayrıca çeşitli resimler, gravürler ve arşiv dairesi de bu ek binaya taşındı.
On yıldan uzun bir süre Bezmialem Valide Sultan Külliyesi içinde yaşayan, bu süreçte hem tarihe meraklı yerli ve yabancı gezginleri hem de birçok resmi ziyarette bürokratları, diplomatları ve subayları ağırlayan Deniz Müzesi, 1961’de Barbaros Hayrettin Paşa Anıtı’nın hemen arkasındaki binaya taşındı. Daha önce Maliye Bakanlığı’na ait olan bu bina, 2010’lara kadar Deniz Müzesi ve Arşivi Müdürlüğü adıyla faaliyet gösterdi. 2005’te müze alanının genişletilmesi amacıyla açılan ihalenin ardından, müze kapsamlı bir yenileme ve inşa sürecine girdi. Nihayet 2013 yılında Ana Teşhir Binası, Tarihi Kayıklar Galerisi, Kültür Sitesi ve Açık Sergi Alanlarından oluşan yeni çehresiyle, belleklerde yer eden mekanında çağdaş bir kimliğe büründü.
Beşiktaş’ın sembollerinden Deniz Müzesi, 2020’lere gelindiğinde Beşiktaşlı iki Kaptan-ı Derya’ya, Sinan Paşa’ya ve Barbaros Hayrettin Paşa’ya ait anıtsal yapıların arasında, adeta denizciliğin görkemli bir bütününü tamamlarcasına yaşamaya devam ediyor.
“Bahriye Müzemiz Denizcilik tarihimizin şerefile uygun bir binaya kavuşuyor”, Haber, 18.02.1937.
“Deniz müzesi yapılacak”, Cumhuriyet, 30.11.1937.
“Barbarosun türbesi tanzim edilecek ve burada bir deniz müzesi açılacak”, Son Posta, 28.08.1938.
“Deniz Müzesi Müdürlüğünden”, Cumhuriyet, 17.11.1947.
Haluk Y. Şehsuvaroğlu, “Deniz müzemiz”, Cumhuriyet, 09.11.1959.
Selma Yazoğlu, “Topkapı Sarayı Müzesi Canlanıyor”, ty.
“Tarihçe”, Deniz Müzesi Komutanlığı, https://denizmuzesi.dzkk.tsk.tr/tr/tarihce-1, 27.09.2021.