Beşiktaş’ın Boğaziçi köylerinden biri olan Ortaköy’ün kent merkeziyle ana bağlantısı, 20. yüzyıl ortalarına kadar deniz yoluyla sağlandı. Bu nedenle önce köyün, daha sonra mahallenin, asırlardır sosyal ve kültürel merkezini deniz kenarındaki meydanı oluşturdu. Bir ucunda iskelesi, diğer ucunda ise Mahmud Ağa Mescidi, Mehmed Kethüda Camiive son olarak onların yerine inşa edilmiş Büyük Mecidiye Cami bulunan meydan, bazıları günümüze ulaşmış anıtsal yapılara da ev sahipliği yaptı.
Ortaköy Meydanı’nın gündelik hayattaki başlıca rolü, Ortaköylüler için bir buluşma ve ticaret noktası olmasıydı. Köyün çokkültürlü dokusu, farklı milletlerin ibadethanelerinin meydanı çevrelemesiyle somutlaşmıştı. Etz Ahayim Sinagogu, Ayios Fokas Rum Ortodoks Kilisesi ve Büyük Mecidiye Camii, meydan ile çevresindeki dükkanları adeta bir üçgen içine alacak biçimde inşa edilmişti. Ermenilere ait kiliseler ise, biraz daha içeride kalmakla birlikte bu dokuyu tamamlayan unsurlardı. Toplu ibadet günlerinde herkes kendi tapınağına gider, öncesi ve sonrasında ise sahildeki kahvehanelerde buluşurdu. Ortaköy’ün hem Çırağan hem de Kuruçeşme’ye doğru uzanan kıyıları, hanedana ait sahilsaraylarla dolsa da, ortada kalan bu meydan herkesin kullanımına açık bir kamusal alandı. Çeşmeden su almak, Hüsrev Kethüda Hamamı’nda yıkanmak veya sahilden balık tutmak için gelenler de, yine meydana yolu düşenler arasındaydı.
Ortaköy Meydanı, aslında Ortaköy Deresi’nin alüvyonlarıyla oluşmuş bir alandı. Osmanlı döneminde kısmen denizin de doldurulmasıyla aşağı yukarı günümüzdeki büyüklüğüne ulaştı. 20. yüzyıl ortalarına kadar meydanın deniz tarafında bugünkü gibi taş bir rıhtım yoktu. Dolayısıyla yolcu, yük ve balıkçı kayıkları karaya çıkarılırdı. Denize doğru uzanan ahşap iskele sayesinde denizden köye getirilen ürünler karaya çıkarılır ve buradan çeşitli taşıma biçimleriyle içerideki meskûn alanlara doğru yola koyulurdu. Meydanın diğer tarafında ise, tıpkı bugünkü gibi kahvehaneler sıralanırdı. Balıkçılar, sandalcılar, arabacılar, yolcular, tüccarlar, hamallar, kısacası Ortaköy’den yolu geçen herkes bu kahvehanelerde buluşur, nargilesini tüttürüp tavlasını oynarken, çayını ve kahvesini de burada yudumlardı.
Meydanda kahvehanelerin dışında küçük çaplı üretim yapan atölyeler, depolar ve bir de mezbaha vardı. İmparatorluk döneminden miras kalan köyün eski okulları buraya yakın konumlarda olduğu gibi, Cumhuriyet devrinde bölgedeki saray ve konakların eğitim kurumlarına dönüştürülmesiyle meydan, civarda okuyan öğrenciler için de gidip gelmesi keyifli bir açık alan oldu. Ortaköy Meydanı, erken Cumhuriyet yıllarında Boğaz köylerindeki seçmenlerin de oy kullanmak için buluştukları merkezdi. Mecidiye, Ortaköy ve Kuruçeşme sakinleri, seçim günlerinde Büyük Mecidiye Camii önünde kurulan sandığa gelir ve oylarını burada kullanırlardı.
Ortaköy Meydanı yakın dönemde önemli bir değişim yaşadı. 1989’da başlatılan kentsel düzenlemeler kapsamında bazı tarihi yapılar restore edildi, meydana ulaşan sokaklar araç trafiğine kapatıldı ve sahil bölgesi yeni bir çehre edindi. 80’li yılların sonunda, kimilerinin “Entel Pazarı” ismiyle andığı Sanatkârlar Çarşısı sayesinde mahalle gitgide kentin gözde muhitlerinden birine dönüştü. Meydana çıkan sokaklarda sahaf dükkanları ve sanat galerileri açıldı, sokak sanatçıları türlü eserler vermeye başladı, elişi ve antika ürünlerin satıldığı küçük tezgahlar meydan ve çevresini rengarenk bir kimliğe bürüdü. Sanatla, müzikle ve edebiyatla ilişkili bu çeşitliliği, bir yanda kumpir ve midye gibi ayaküstü yemek dükkanları, diğer yanda ise gözde barlar ve kulüpler tamamladı. Ne var ki Ortaköy, 90’lı yılların sonunda artık kapasitesinin üzerinde insan ağırlamaya başlayınca, bu popülerliğin olumsuz yönleri de kısa süre içinde kendini göstermeye başladı. Özellikle havanın güzel olduğu haftasonu gündüzleri ve neredeyse haftanın her akşamı, mahalleyi iki yöne bağlayan Çırağan ve Muallim Naci Caddeleri araç trafiğini kaldıramaz hale geldi. Ortaköy’e karayolundan ulaşmak büyük bir derde dönüşürken, bir zamanlar adı gibi “orta direğin” uğrak yeri olan mahalle, artık mal ve hizmetlerin değerinin çok üzerinde satıldığı bir yer oldu. Başta eski Ortaköylüler olmak üzere, kent sakinlerinin bir bölümü bu kalabalıklaşma ve pahalılıktan dert yanarak meydana pek fazla gidip gelmemeye başladı.
Her şeye rağmen, ilçenin bu köklü ve çokkültürlü Boğaziçi köyü, sahip olduğu anıtsal yapıları ve hareketli meydanıyla günümüzde hâlâ varlığını korumaya, daha da fazla değişmemesi için burada yaşamaya devam eden eski Ortaköylülerce korunmaya devam ediyor.
Erhan İşözen, “Ortaköy”, Dünden Bugüne Beşiktaş, ed. Nuri Akbayar (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 1998): 50-53.
Mehmet Baha Tanman, Büyük Mecidiye Camii ve Ortaköy, ed. Mehmet Baha Tanman (İstanbul: Kuveyt Türk Katılım Bankası Yayınları, 2014): 63, 67.
Yalçın Çakır, “Ortaköy’de panayır havası”, Cumhuriyet, 11.12.1989.
“Ortaköy, yeni çevresiyle eski çehresine kavuştu”, Cumhuriyet, 27.04.1992.
Emilios Kumvopulos’la 17 Temmuz 2020 tarihinde Mecidiye’de yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Ehat Can’la 24 Aralık 2020 tarihinde Balmumcu’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.