Arnavutköy’ün bugün yerinde olmayan fakat Arnavutköylülerce unutulmayan simalarından Kurukahveci Mösyö Asadur (Zovikoğlu), 1924’te bu köyde doğdu. Getronagan Lisesi’nden 1946 yılında mezun olan Zovikoğlu, Kemah’ın Pekiriçi köyünden buraya göç eden dedesi Asadur ve babası Apraham’dan devraldığı kurukahve dükkanını 1959’dan 1998’e kadar işletti. Arnavutköylüler, yıllar boyu Zovikoğlu ailesinin ürettiği bu kahveleri yudumladılar.
Leyla Neyzi’ye Arnavutköy’e ilişkin anılarını anlatan Asadur Zovikoğlu, köyünün çokkültürlü geçmişini ve 50’li yıllardan sonra yaşadığı dönüşümü şöyle özetlemişti:
“Arnavutköy’e bu ismin verilmesi Arnavutların yerleşmesiyle olmuş ki, ben onu bilmiyorum. Ondan sonra Rumlar gelmiş, babamın geldiği gibi. Rumlar çoğunluktaydı. Balıkçılıkla geçinirler, çilek tarlalarında çalışırlardı. Bir kısmı da terziydi. İncir zamanı geldi mi incir satarlar. Sultanselim inciri yetişirdi. Kaç senedir yediğimiz yok. ‘Balı akıyor’ diye bağırırlardı. Lezzeti bambaşkaydı. Lop diye ağzına at. Akşamüstü bütün Arnavutköy çilek kokardı. Annem haziranda kavanoz kavanoz çilek tatlısı pişirirdi. Kışın açtığın zaman mis gibi çilek kokardı. Tarlalara çocukken sürünerek girer, çilek yerdik. Bir de bakarsın, ‘Breh! Asadur, Mehmet, ne işiniz var orada!’, yakalanırdık. Bir tepsi incir getirir, ‘oturun yeyin, bir daha da tarlaya girmeyin’ derdi. Bir daha yapar mısın, böyle eğitirlerdi. Rumlar her yere bir isim takmış. ‘Tumbo’ya gidelim, uçurtma uçuralım’ derdik. Tumbo, tepe demektir. Akıntıburnuna da Rema derlerdi. Rumların Paskalya Bayramı’nda oraya salıncaklar, atlı arabalar gelirdi. Bebeğe kadar götürürlerdi yüz paraya. (…) Ortaköy daha çok Musevilikti. Arnavutköy Rumluktu. Burada daha az insan vardı. Köy havası vardı. Yazlığa gelenler olurdu. Pırıl pırıl bir denizdi, balıklar gözükürdü. Yok, o insanlar. İnsan hatırladıkça üzülüyor. ‘Aman komşumun evine zarar gelmesin’ diye, bir şey yaparken gelip müsaade ister. Eskiden gördükleri terbiye. Onlar da öyle görmüşler, biz de öyle gördük annemizden babamızdan. Rumlar yavaş yavaş gittiler. ‘Kızım kiminle evlenecek?’ diye tereddüt etmeye başladılar. Yavaş yavaş çorap söküğü gibi başladı. Bir de bu 6-7 Eylül olayları oldu. Dükkanları gitti. Bir daha açma imkanları olmadı. Gidenler ucuz fiyata evlerini sattılar. Arnavutköy’e yeni gelenler kendi gördükleri terbiyeyi burada tatbik etmek istiyor, bu da bize ters düşüyor.”
Yaklaşık bir asırlık ömrünü hiç ayrılmadığı Arnavutköy’de geçiren Mösyö Asadur, Ekim 2015’te hayata gözlerini yumdu.
Ayşen Gür, “Mösyö Asadur”, Hürriyet, 07.12.1999.
Leyla Neyzi, İstanbul’da Hatırlamak ve Unutmak, 2. bs. (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2011), 166-169.
Evin İlyasoğlu ve Ergin Sander’le 25 Kasım 2021 tarihinde Etiler’de yapılan sözlü tarih görüşmesi.