Mehmet Nusret ya da bilinen adıyla Aziz Nesin, 1915 yılında Heybeliada’da dünyaya geldi. Ailesiyle Cerrahpaşa’ya taşındığında, ilköğrenimi için Süleymaniye’deki 7. Mektep’e kaydoldu, ardından 1926’da Darüşşafaka Lisesi’ne girdi. Bu arada ilk oyun denemesinin 8 yaşında, ilk roman denemesini ise 12 yaşında kaleme aldı. 1935’te Kuleli Askeri Lisesi’ni, 1937’de ise Harp Okulu’nu bitirerek teğmen oldu. İlk öykülerini II. Dünya Savaşı yıllarında dönemin dergilerinde yayımlattı.
1944’te ordudan uzaklaştırılınca, İstanbul’da Yedigün dergisinde redaktörlük ve yazarlık yapmaya başladı. 1945’te köşe yazarlığı yaptığı Tan gazetesi komünistlik suçlamasıyla yağmalanınca önce işsiz kaldı, bir süre sonra Cumartesi adlı haftalık dergiyi çıkarmaya başladı. Ardından Vatan gazetesinde çalışmaya başladı ve 1946’da ilk taşlama eseri olan Parti Kurmak ve Parti Vurmak’ı yayınladı. Esas ses getiren yayını ise, aynı yıl Sabahattin Ali’yle birlikte çıkardıkları Marko Paşa’ydı. Aziz Nesin, edebiyat ve yayıncılık yaşamının ilk mahkumiyetlerini bu yıllarda yaşadı. Bazıları bizzat yazdığı, bazıları ise hiç ilgisi olmayan yayınlardan…
1939’da ilk evliliğini yapan Aziz Nesin’in Oya ve Ateş isimli iki çocuğu oldu. Beşiktaş’la yolu ise, küçük çocukları için giriştiği geçim mücadelesi vesilesiyle kesişti. 1953’te, o yıllarda yeni kurulmuş bir mahalle olan Levent’te bir dükkan tuttu. Burada Oluş Kitabevi’ni açtı ve Leventlilerin gazete dağıtım işini üstlendi. Nesin, yaklaşık bir yıl süren Levent’teki bu geçim serüvenini şöyle anlatmıştı:
“1953-54 yıllarında, iki küçük çocuğumu geçindirebilmek için, babamın bizi geçindirmek için eşekle zerzevat sattığı durumdan çok daha aşağı düzeylerde işler yapmak zorunda kalmıştım. Bu işlerden biri gazete satıcılığıydı. Daha gün doğmadan Cağaloğlu’na gidip gazeteleri bayiden alır, Levent’e dek taşır, evlere dağıtırdım. 38 yaşımdaydım, üstelik yüksek öğrenim görmüş, subaylık ve yazarlık yapmış biriydim. Gazete satıcılığı yaptığımdan dolayı iki çocuğum benden utanıyorlar mıydı? Sormadım ama davranışlarından aşağılık duygusuna kapıldıklarını sezmiştim. Çocuklarım benden utanıyorlardıysa, sanki babama yaptığım kaba haksızlığın birazını olsun ödeyecekmişim gibi gelirdi bana. Babama yaptığımı, çocuklarım bana ödetecekti.”
Hem gazete dağıtıcılığı hem de kitabevinden yeterli geliri elde edemeyince, Levent’teki dükkanını kapattı ve Beyoğlu’nda bir fotoğraf stüdyosu açtı:
“1953 ya da 54 yılıydı. Levent’te “Oluş Kitabevi” adıyla bir kitabevim vardı. Kitap ve gazete satıyordum. Ama bu kitabevi kazanmıyor, zarar ediyordu durmadan. Beyoğlu’nda bir ortakla fotoğraf stüdyosu kurdum. Bir ortağım vardı, onunla beraber. Paradi Fotoğraf Stüdyosu’ydu. Burası daha da çok zarara sokmuştu beni. Çok borçlanmıştım. Geçinebilmek için bir şeyler yapmak zorundaydım.”
6-7 Eylül Olaylarının Demokrat Parti tarafından bir “komünist komplosu” addedilmesiyle, tutuklanan solcularla birlikte yeniden cezaevine girdi. Ne var ki başına gelen bu terslikler, onun 50’li yıllar itibariyle birçok dergi ve gazetede öykülerini, röportajlarını, fıkralarını yayımlatmasına ve yayıncılık işini geliştirmesine engel olmadı. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok ödüle layık görüldü, eserleri yabancı dillere çevrildi, piyesleri farklı ülkelerde sahnelendi.
Kaleme aldığı ve yayınladığı eserler, kurduğu ve üyesi olduğu örgütlenmeler, layık görüldüğü ödüller, hedef alındığı suçlamalar, yaşadığı mahkumiyetler fakat belki de en önemlisi, engin düşün dünyası ve hiciv dolu diliyle 20. yüzyıl Türkiye’sinde önemli izler bırakan Aziz Nesin, 1995 yılında hayata gözlerini yumdu.
Aydan Ener Su, “Aziz Nesin”, Türk Edebiyatı Sözlüğü, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/aziz-nesin [04.09.2020].
“Aziz Nesin’in kendi kaleminden Yaşam Öyküsü”, Nesin Vakfı, https://nesin.org/ [04.09.2020].
İnci Erel’le 3 Ocak 2021 tarihinde Eceabat’ta yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Atacan Türk’le 14 Temmuz 2021 tarihinde Levent’te yapılan sözlü tarih görüşmesi.