+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

Taşlık ismiyle anılan bölge, adını Sultan Abdülaziz’in buraya kâgir bir cami inşa ettirme amacıyla zemin için yerleştirttiği büyük taş bloklardan almıştı. Sultanın 1876’da tahttan indirilmesiyle cami inşaatı akamete uğrasa da, inşa edilemeyen Aziziye Cami’nin taş blokları burada düz ve geniş bir zemin oluşturdu. Üzerine ise imparatorluğun sonuna kadar herhangi bir yapı inşa edilmedi ve bölge Taşlık ismiyle anılır oldu.

Boğaziçi’ne nazır bu mevki, henüz 20. yüzyılın ilk çeyreğinde civarda yaşayan halkın ilgi gösterdiği bir mesire yerine dönüşmüştü. Arazi 1944 itibariyle Maliye Bakanlığı’na devredildi, bu arada bazı bölümleri ise kişilere satıldı. Hâlbuki Mimar ve Şehir Plancısı Henri Prost’un İstanbul için hazırladığı plana göre burası bir park olarak düzenlenecek, içinde ise Türk mimari tarzını simgeleyen bir yapı inşa edilecekti. Buraya çevreyle uyumlu bir kahvehane tasarlama işi Mimar Sedad Hakkı Eldem’e verildi. Eldem’in çalışmaları sonunda Taşlık veya Şark Kahvesi adlı yapının birinci kısmı 1948’de tamamlandı ve ertesi sene hizmete açıldı. 1951’de ise kahvehanenin yanındaki geniş bahçe belediye tarafından satın alındı ve burası tesisin yazlık kısmı olarak düzenlendi. Zamanında yerine bir cami planlanan bu alanın önce kişilere satışı, ardından bir kahvehanenin inşası ve yanındaki alanın tesisle birleştirilmesi, dönemin basınında çıkan bazı eleştirilere de hedef olmuştu.

Eldem’in, Amcazade Köprülü Hüseyin Paşa Yalısı’nın selamlık bölümünün modern bir şekli olarak yorumladığı ve “gençler için yaptığını” dile getirdiği Taşlık Kahvesi, İkinci Ulusal Mimarlık tarzının tipik bir örneğiydi. Uzun yıllar İstanbulluların Maçka sırtlarından keyifle Boğaziçi’ni seyrettikleri önemli bir buluşma noktası olan kahve, ne yazık ki 1987’de aynı bölgede temelleri atılan Swissotel’in inşaatı sırasında yıkıldı. Eserin mimari Eldem, aynı alanda bu yapının benzerinin inşa edilmesi şartıyla bu yıkıma izin verse de, Taşlık Kahvesi’nin yeniden inşa edilen benzeri Eldem’e yaptırılmadı. Dahası bu “kopya” kahvehane, orijinalinin aksine, İstanbullulara Boğaziçi’ne nazır çay ve kahve sunmak yerine, daha dar ve varlıklı bir zümreye hitap eden bir hâle dönüştü.

Böylece İstanbul’un ve Beşiktaş’ın özgün bir mimari ve kültürel mirası daha, barındırdığı tüm anılarla birlikte ‘80 sonrasının yıkımlarıyla birlikte kaybolup gitti.

Meltem Ergüler, “Sedad Hakkı Eldem Binalarının Analizi” (Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996), 123-131.
Önder Kaya, Yitip Giden İstanbul: Kaybolan Mirasın İzinde (İstanbul: Kronik Yayınları, 2020), 268-276.
“Şark kahvesi dün açıldı”, Cumhuriyet, 16.10.1949.
Zafer Arapkirli’yle 9 Şubat 2018 tarihinde Balmumcu’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Murat Dağlı’yla 18 Şubat 2021 tarihinde Balmumcu’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Erdoğan Agan’la 12 Mart 2021 tarihinde Balmumcu’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Müjdat Yetkiner’le 2 Nisan 2021 tarihinde Balmumcu’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.
İhsan Güngör’le 21 Mayıs 2021 tarihinde Levent’te yapılan sözlü tarih görüşmesi.

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler