+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

Yaşamının fiilen uzun bir bölümünü geçirmese de, ardında bıraktığı ve İstanbul’un toplumsal belleğinde yer etmiş anıtsal eseriyle yolu Beşiktaş’a düşen sanatçılardan biri heykeltıraş Ali Hâdi Bara’ydı.

Cumhuriyet döneminin ilk kuşak heykeltıraşlarından Ali Hâdi Bara, 1906 yılında Tahran’da dünyaya geldi. Afgan kökenli babası ile Leh kökenli annesinin yeni bir hayat kurma amacıyla gittikleri İran’da doğmuş fakat ülkedeki karışıklıklar nedeniyle ailesiyle birlikte 1910’da İstanbul’a göçmüştü. Ne var ki aile, burada da on yıl sürecek bir savaş ve yıkım sürecinin içine düştü. Ali Hâdi’nin okul yaşamının bilinen bölümü, sanata karşı ilgisinin de arttığı Saint Joseph Fransız Lisesi’nde geçti, ardından 1923’te Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. Bu okulda önce resim, ardından heykel bölümlerinde ders almaya başladı fakat ekonomik sıkıntıları nedeniyle yaklaşık 3 yıl eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Buna karşın, Fransız demiryolu şirketinde memurluk yaptığı bu dönemde sanattan hiç uzak kalmadı ve nihayet geri döndüğü heykel bölümünü tamamlayıp 1927’de mezun oldu.

İstanbul’da tanıştığı Bedia Hanım’la evlendikten sonra, genç çift kazandığı bursla üç yıllığına Paris’e gitti. Ali Hâdi, Paris’te dönemin önemli atölyelerinde dersler aldı ve ilk eserlerini bu kentte sergileme fırsatı buldu. 1930’da eşiyle birlikte Türkiye döndüğünde, 3 yıl sonra modelaj atölyesinin başına geçeceği Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistan olarak çalışmaya başladı. Burada 34 yıl boyunca birçok öğrenci yetiştirecek ve önemli eserler verecekti. Bu arada Müstakil Ressamlar Birliği’nin de üyesi oldu ve çalışmalarını bu birliğin sergilerinde kamuoyuna sunabildi. İlk anıt eseri, 1933’te yapımına başlayıp 2 yılda tamamladığı Atatürk Heykeli’ydi. Adana’daki Atatürk Parkı’na yerleştirilen ve 1935’te açılışı yapılan bu eser, toplam 6 figürden oluşturulmuştu. Adana'daki bu anıtı, askerlik görevi boyunca Zeki Faik İzer’le birlikte üzerinde çalıştığı ve 1937’de tamamladığı Harbiye Atatürk Anıtı takip etti. Zaten bu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün, Fevzi Çakmak’ın, Tevfik Fikret’in de büstlerini yapmıştı.

Bara’nın yolunu Beşiktaş’a düşüren eseri ise, 1941-1943 arasında Zühtü Müridoğlu’yla birlikte yaptıkları Barbaros Hayrettin Paşa Anıtı oldu. Ali Hâdi Bara, 1932-1946 arasında 8 anıtın yapımında görev almıştı. Bursa’da, Aydın’da, Erzurum’da, Adana’da, Zonguldak’ta ve İstanbul’daki yaptığı bu 8 anıt arasında Adana Milli Kurtuluş Anıtı, Harbiye Atatürk Anıtı ve Barbaros Hayrettin Paşa Anıtı halkın büyük ilgisini çekmiş ve uzun süre basında yer almıştı. Barbaros Hayrettin Paşa, Bara’nın Atatürk merkezli olmayan tek anıt çalışmasıydı.

Dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar’ın Prof. Henri Prost’un kent planına uygun şekilde düzenlettiği Barbaros Meydanı’na, ünlü kaptan-ı deryanın bir anıtının konması kararlaştırıldığında II. Dünya Savaşı patlak verdi ve Ali Hâdi Bara yeniden silahaltına alındı. Tüm olumsuzluklara rağmen iki dost heykeltıraş, meşakkatli çalışmaları sonunda bu anıtı tamamlamayı başardı. Bara ve Müridoğlu, Barbaros Hayrettin Paşa ile yanındaki iki levendin kıyafetleri ve yüz hatları için Topkapı Müzesi’ndeki eşyaları, kıyafetnameleri ve minyatürleri uzun uzun incelediler. Anıtın kaidesine, Barbaros Hayrettin’in korsanlıktan amiralliğe uzanan yaşamını betimlediler. Bütçe yetersizliği nedeniyle, yalnızca leventlerden birinin tuttuğu sancağı bronz yerine bakır levhalardan dökmek zorunda kaldılar.

Nihayet 11,5 metre yüksekliğe sahip anıt, 25 Mart 1944 günü binlerce İstanbullunun katıldığı büyük bir törenle açıldı. Kimi sanat eleştirmenler tarafından Barbaros Hayrettin Paşa’nın yüzünün denize doğru bakmaması ve sanki bir çımacı gibi geminin burnunda durması nedeniyle tenkitler alan anıt, İstanbul’la buluştuğu tarihte konusu Mustafa Kemal Atatürk olmayan ülkedeki en büyük anıttı.

Ali Hâdi Bara, yaşamının geri kalanında İstanbul’da ve Paris’te heykel çalışmalarına hiç ara vermedi. Bir yandan akademisyenliğe devam ederken, diğer yandan yurtiçinde ve yurtdışında sergilere ve bienallere katıldı. 1951-1953 arasında Anıtkabir’deki çalışmalarda da görev alan heykeltıraş, 30 Ağustos 1971 günü İstanbul’da hayata gözlerini yumdu. Beşiktaş’a bıraktığı eserse, günümüzde hâlâ aynı yerinde aynı görkemiyle dimdik ayakta durmaya devam ediyor.

Ayşe Nahide Yılmaz, Ali Hâdi Bara ve Atölyesi: Türk Heykelinde Yeni Oluşumlar (Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006).

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler