“Geleneksel Türk tiyatrosunun kurucularından” biri kabul edilen Hagop Vartovyan, 1840 yılında dünyaya geldi. Bazı kaynaklara göre Beşiktaş’ta doğdu, bazılarına göreyse Kayseri’de doğup küçük yaşta ailesiyle İstanbul’a göç etti ve Beşiktaş’a yerleşti. İlköğrenimini Beşiktaş’ta, büyük olasılıkla Makruhyan Ermeni İlkokulu’nda tamamladı.
Hayatını anlatan kaynaklara göre, tahsil dönemi pek uzun ve başarılı sürmedi. Okulun ardından nakkaşlık, sıvacılık gibi işlerle uğraşıp bir süre İstanbul Balıkhanesi’nde memurluk yapsa da, yirmili yaşlarının başında kendini Beyoğlu’ndaki Şark Tiyatrosu’nun sahnesine atmayı başardı. 1861 yılında tiyatroya yaptığı başvuru kabul edilince sahne hayatına merhaba demiş oldu. İstanbul’da ve İzmir’de katıldığı tiyatro topluluklarıyla Ermenice temsillere katılsa da, bu sanatçı gruplarının ardı ardına dağılması, sonunda onu kendi tiyatro topluluğunu kurmaya sevk etti. Aldığı bu karar, ülkede Türkçe temsiller verilmesinin ve Batılı eserlerin sahneye konmasıyla Osmanlı toplumunun yeni bir sanat anlayışıyla tanışmasının önünü açacaktı.
Tanzimat Dönemi’nin önemli tiyatro topluluklarının dağılmasıyla ortaya çıkan boşluğu, Vartovyan’ın 1867-1868’de kurduğu grubunun Gedikpaşa’da sahnelediği oyunlar doldurmaya başladı. Ermenice başlayan oyunları kısa sürede Türkçe sahnelenen yenileri takip etti ve bu yeni akımın gördüğü ilgi üzerine, Vartovyan’ın ekibi Gedikpaşa’nın ötesine geçerek kentin farklı sahnelerinde İstanbulluların karşısına çıkmaya başladı. Asıl soyadı Güllüyan olsa da, kendisi bu adın Ermenicesi olan Vartovyan’ı kullanmayı tercih etti. Bununla birlikte, sahnelerdeki ünü yayıldıkça artık “Güllü Agop” ismiyle anılır olmuş, çok kısa bir süre içinde dönemin edebi Türkçesini sahnelere taşımayı başarmıştı. Şimdi sırada, bu tiyatro akımını geliştirip halka sevdirebilmek için devletin desteğine ve korumasına ihtiyaç vardı.
Güllü Agop 1870’te, dönemin sadrazamı Âli Paşa’nın aracılığıyla, saraydan 10 yıl boyunca başkentte Türkçe oyun sahneleyebilecek tek tiyatro olma imtiyazını aldı. Üstelik bu imtiyaz, sahnede kitapla ve suflörle oynayabilmeyi de içeriyordu. Bu ayrıcalıkların karşılığında, Güllü Agop aynı süre içinde İstanbul’da tiyatro binaları inşa edecek, belirlenmiş asgari sayıda temsil verecek, hayır amaçlı etkinlikler yapacaktı. Yıllardır sahnede onca rol üstlenen sanatçı, artık yönetmen ve idareci kimlikleriyle de öne çıkıyor; Batı edebiyatından çevirilerin yanında, Recaizade Mahmud Ekrem’den Ahmed Midhat Efendi’ye kadar dönemin önemli yazarlarının eserleri de izleyiciye Türkçe sunuluyordu. Nitekim İstanbul halkı da Türkçe tiyatroya daha ilk yıllarından itibaren büyük bir ilgi göstermişti. Öyle ki, 1 Nisan 1873 günü Vatan yahut Silistre adlı oyunun sahnelendiği tıklım tıklım dolu Gedikpaşa’da yaşanan coşku üzerine çıkan olaylar, Namık Kemal’in Kıbrıs’a sürülmesine, yönettiği İbret gazetesinin ise kapanmasına neden olmuştu.
Güllü Agop, imtiyaz süresinin dolduğu 1880 yılında Gedikpaşa’dan ayrıldı. Kısa bir süre meslektaşı Mardiros Mınakyan’la beraber bir tiyatroda çalışsa da, 1882’de yolu tekrar ve bu defa ayrılmamak üzere Beşiktaş’a düştü. Artık Mızıka-ı Humayun’da aldığı görevi 1902’deki vefatına kadar sürdürecek, ömrünün son 20 yılını Yıldız’da geçirecekti. Yaşamının ilk yarısını Vartovyan soyadıyla geçiren, popüler ismi ise Güllü Agop’a dönen Hagop Güllüyan/Vartovyan, bu süreçte Müslüman olmaya verdi ve son olarak namı “Güllü Agop” da “Güllü Yahya Efendi’ye” dönüştü.
1902’de hayata veda ettiğinde, bundan 62 sene önce yaşama gözlerini açtığı Beşiktaş’taydı. Güllü Yahya Efendi, o günden bu yana yine Beşiktaş’ın kalbinde, Yahya Efendi Mezarlığı’ndaki kabrinde yatmaya devam ediyor.
Levon Panos Dabağyan, Sanat Dünyamızda Ermeniler (İstanbul: Yedirenk Yayınları, 2012), 198-205.
Mahmut Yesari, “Tuluatçılığı Lağvetmek Doğru mu Değil mi?”, Tan, 28.06.1938.
Selami İzzet Seres, “Türk sahne sanatkarı yetişmesini geciktiren ermenilerdir”, Akşam, 24.07.1941.
Tarık Işık, “Agop’un torunu olmaktan gururluyum”, Radikal, 27.05.2007.