+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

20. yüzyılın ikinci yarısının büyük bir bölümünü Beşiktaş’ta geçiren, açtığı saz dükkanı ve ürettiği eserleriyle Beşiktaş’ın kültür tarihine renk katan sanatçılardan biri, Kırşehirli ozan Şemsi Yastıman’dı. Asıl adı Mehmet Galip olan Yastıman 1923’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kırşehir’de ve Ankara’da tamamladıktan sonra, kendini tümüyle sazına ve sözüne verdi. İlk şiirini 1938’de, henüz ortaokula giderken yazmıştı. Askerliğinin ardından Ankara’ya döndü ve ilk sahne deneyimini Cebeci Çayırı’ndaki Rifat Telgezer’in Cambazhanesi’nde yaşadı. Artık profesyonel olarak saz çalıyor, çocuklukta başlayan tutkusu yavaş yavaş onun yaşam biçimine dönüşüyordu. Cambazhanedeki performansını Samanpazarı’ndaki İnci Gazinosu takip etti. Yastıman’ın ünü kısa sürede kente yayıldı ve dönemin tanınmış sanatçılarıyla birlikte başkentin saz meclislerinde sahne almaya başladı. 1949’a gelindiğinde, artık namı Ankara’nın dışına taşmış ve Kırıkkale, Karabük, Zonguldak gibi çevre kentlere turneye çıkmaya başlamıştı. Hatta bir süre Zonguldak Halkevi’nde saz dersleri vermiş, Ereğli Kömür İşletmeleri işçileri için moral konserleri düzenlemişti.

Yastıman, Zonguldak Halkevi konserleri sırasında İzmir’deki İsmet Gazinosu’ndan aldığı teklifi değerlendirmeye karar vererek 1949 yılında İzmir’e yerleşti. Burada, Ankara’da ve Zonguldak’ta gördüğü rağbetin çok daha ötesinde bir ilgiyle karşılaştı. İzmir Fuarı’nda çalıyor, gazinolarda sahne alıyor ve ekstra işlere gidiyordu. Bu çalışmalar ona para kazandırdığı gibi, sazının tellerine de daha büyük bir şevkle vurmasını sağladı. Bu sırada, “Kalın Mustafa” namıyla Kestane Pazarı’nda marangozluk yapan ve saz çalan Mustafa İpek’in kızı Münevver’le tanışmış ve çift 24 Ekim 1950’de İzmir Fuarı’nda evlenmişti. Yastıman çifti, 1950’yi 1951’e bağlayan yılbaşı gecesi İstanbul’a göç etti. Şişli’de tuttukları eve yerleşirken, ustanın yeni sahnesi ise Taksim’deki Kristal Gazinosu olacaktı.

Şemsi Yastıman, yalnızca sahnelerle sınırlı kalacak bir sanatçı değildi. Sazını elinden bırakmadan, hem ticaret yapmak hem de gençlere ders vermek amacıyla Beşiktaş’ta bir dükkan açmaya karar verdi. Şemsi Yastıman Saz Evi adıyla neredeyse yarım asır nam salacak bu dükkan, Çırağan Caddesi 34 numaradaki ahşap bir binanın giriş katıydı. Aylık 15 lira kiraya tuttuğu bu küçük dükkanında saz ve saz aletleri satıyor, halk müziğine ilgi duyanlara saz ve bağlama dersleri veriyordu. Bu arada çift Şişli’den Beşiktaş’a taşınmış ve dört çocuk sahibi olmuştu. Yastıman, bir yandan kurduğu atölyesinde saz telleri üretirken, bir yandan da Çırağan’daki dükkanında kentteki âşıkları ağırlıyor, sazlı sözlü sohbetlere ev sahipliği yapıyordu.

Şemsi Yastıman, kaleme aldığı ve bestelediği şiirlerinde Anadolu kültürünü derinlemesine işleyen, yaşadığı dönemin sosyal koşullarını konu eden, halk edebiyatını ve folklorunu iyi bilen, mahalli türküleri başarıyla çalıp söyleyen bir ozandı. Daha çok destan ve taşlama türlerinde eserler veren sanatçı, onu tanıyan kişilerin anılarında hazırcevap ve nüktedan üslubuyla katıldığı toplantılara renk katan ve çevresiyle kolayca kaynaşan bir kişi olarak yer etmişti. Yastıman’ın destan ve taşlama türlerinde en bilinen eserleri arasında Kore Destanı (1950), Zenaat Destanı (1955), Kırşehir Destanı (1959), Halk Dilinden 27 Mayıs (1960), Memleket Hasreti (1962), Muradım (1966), Harap Etti Tütün Beni (1971) ve Uzaylılarla Sohbet (1974) geliyordu. Bu eserlerinden bazılarını TRT repertuarına kazandırmış,  Halk Dilinden 27 Mayıs ise İstanbul Örfi İdare Komutanlığı tarafından 200 bin adet bastırılarak tüm yurda dağıtılmıştı.

Yastıman’ın bazı eserleri, ömrünün uzun bir bölümünü geçirdiği Beşiktaş’ı da içeriyordu. Bunlardan biri, Beşiktaş’ımızın Kaderi, diğeri ise Petetenâme adlı eseriydi:

 

Beşiktaş’ımızın Kaderi
Hayli oldu, temelleri atıldı,
Yarım kaldı, kaşlarımız çatıldı,
Demirleri hurdaya mı satıldı?
Beşiktaş’ın üst geçidi ne oldu?

Belediye öncü idi burada
Bir de İş Bankası vardı arada!...
İkisi de erddirmedi murada
Beşiktaş’ın üst geçidi ne oldu?

Şantiye kuruldu, yok faaliyet,
Bomboş durur içi, bu nasıl niyet?
Bir cevap versinler mümkünse şayet,
Beşiktaş’ın üst geçidi ne oldu?

Devam etse, neticeyi bulurdu,
Şimdiye dek çoktan bitmiş olurdu,
Halkımızdan hayır dua alırdı,
Beşiktaş’ın üst geçidi ne oldu?

Der Şemsi Yastıman acep n’olacak?
Yoksa bu iş de mi yarım kalacak?
Belki bir hayırdaş ele alacak,
Beşiktaş’ın üst geçidi ne oldu?

 

Petetenâme

Dinleyin ahali, yeni bir haber:
Hizmet fidanına vuruldu teber,
Tatkı aşımıza kattılar biber,
Uçtu Beşiktaş’ta duran PTT.

Kamudur, tahliye edilmez sandı,
İcracı gelince tutuştu, yandı,
Beşiktaş’ın postanesi kapandı,
Sayısız orayı soran PTT.

Üç yıldır tahliye davası vardı,
Başmüdürlük yaptı hep kulak ardı,
Derdi vatandaşın başına sardı,
Elbette kapanmaz yaran PTT.

Belediye baştan savdı vebali,
Bari imdat etse muhterem vali,
N’olacak Beşiktaş halkının hali?
Yazlıklar, kampingler kuran PTT.

Var içinde yokluk, ardır insana,
Bu, yokuşa koşmak eziyet cana,
Yakışır mı seyyar baraka sana?
Gül bahçemiz oldu viran PTT.

Der Şemsi Yastıman, âciz bireyim,
Ben de yok ki, size akıl vereyim,
Bakanlığa gidip, kimi göreyim?
Toplanıp yapın bir oran PTT.

1950 sonrasına tarihlenen neredeyse tüm eserlerini Beşiktaş’ta üreten Yastıman, ömrünün sonuna kadar Çırağan’daki dükkanını yaşattı ve oğullarından Sinan Yastıman’a devretti. Büyük usta, 10 Temmuz 1994’te Lapseki’de hayata gözlerini yumdu ve vasiyeti üzerine, naaşı Adatepe köyüne defnedildi. Mezar taşına ise, sazıyla göründüğü bir kabartması ve Memleket Hasreti adlı eseri işlendi.

Yasemin Dede, Kırşehir Âşıklık Geleneğinde Âşık Şemsi Yastıman (Yüksek Lisans Tezi, TC Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018).
“Şemsi Yastıman telleri yurtdışına açılıyor”, Hürriyet, 23.03.2000.
Namık Sinan Turan ve Bilen Işıktaş’la 10 Kasım 2021 tarihinde Beyazıt’ta yapılan sözlü tarih görüşmesi.

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler