+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

Türk sinema tarihinde rol aldığı, senaryosunu yazdığı, yönettiği ve ödüllere layık görüldüğü pek çok filmiyle ve kendisine yakıştırılan “Çirkin Kral” lakabıyla belleklerde yer eden aktör, senarist ve yönetmen Yılmaz Güney, 1937 yılında Adana’da doğdu. Asıl ismi Yılmaz Pütün olan sanatçının yolu, 60’lı yıllarda Beşiktaş’ın kuzey mahallelerinden Levent’e düştü. Sanatla ve siyasetle dolu yaşamının bu döneminde, hem özel hayatı hem de mahallesindeki yakın çevresi için ardında önemli izler bıraktı.

İlk, orta ve lise öğrenimi boyunca türlü işlerde çalışarak yalnızca cep harçlığı değil, aynı zamanda önemli bir gözlem yeteneği de kazanan Güney, sinemayla gençlik yıllarında uğraştığı bu işlerden birinde tanıştı. 1950’lerin Adana’sında yazlık sinemalara film dağıtan bir firmada çalışırken bol bol film seyretme fırsatı bulmuş ve hem eserleri hem de onları izleyen insanları yakından gözlemlemişti. Sinema tutkusu, beraberinde edebiyata karşı ilgisini de geliştirdi ve dünya klasiklerini okuyarak başlayan merakı, dönemin mecmualarına öykü ve şiirlerini göndermesiyle devam etti. Hem filmler hem de edebi eserler, onun toplumdaki sınıfsal farkları daha iyi kavramasında ve eşitliksizliğe karşı muhalif tavrının oluşumunda etkili oldu.

1955’te On Üç Dergisi’nde yayımlanan Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri adlı kısa öyküsü, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle 1961’de bir buçuk yıllık hapis ve sürgün cezası almasına neden oldu. Güney, 1956’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne, 1958’de ise İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne kaydolduysa da, her iki okula da devam etmedi. 1957’de İstanbul’a geldi, ilk oyunculuk ve senaristlik deneyimlerini ise 1959’da yaşadı. Hapis ve sürgün yıllarında senaryo yazarak geçimini sağlamaya ve bu alanda kendini geliştirmeye çabaladı. Konya’da tamamladığı cezasının ardından 1963’te İstanbul’a döndü ve Atıf Yılmaz’la birlikte kaldığı yerden çalışmaya devam etti. 1964’te 10, 1965’te 21, 1966’da 14, 1967’de 14, 1968’de 9, 1969’da 9 sinema filminde rol aldı. Bunların bazılarının senaristliğini, bazılarınınsa yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendi.

Sinema kariyerine ticari filmlerle başlasa da, kısa süre içinde hem rol yeteneği hem de canlandırdığı karakterlerle dönemine göre bir farklılık ortaya koyan Güney, çoğunlukla ezilen ve adalet arayan karakterlerle, bazen de halk edebiyatından örneklerin işlendiği filmleriyle izleyicinin sempatisini kazandı. Yer aldığı yapımlar gündelik hayatın sorunlarına, özellikle de toplumsal sınıflar arasındaki uçuruma odaklanıyordu. 60’lı yıllardaki filmlerinde işlenen mücadele daha çok bireysel düzeyde kalırken, 1970’te yönetmenliğini de üstlendiği Umut filmi bu bakışı kırmış ve toplumsal dönüşümün ancak toplumsal mücadeleyle elde edilebileceği mesajını vermeyi amaçlamıştı. Yazdığı ve yönettiği eserlerde toplumsal gerçekçi anlayışı benimseyen, sisteme karşı başkaldırı öğesinin yanında şiddetin, silah kullanımının ve hesaplaşmanın de azımsanmayacak bir yeri olan Yılmaz Güney’in öncülük ettiği bu akım, Üçüncü Sinema ve Devrimci Sinema gibi isimlerle tanımlandı.

1957’de İstanbul’a gelen Yılmaz Güney, yaşamının 60’lı ve 70’li yıllardaki önemli bir kısmını Levent’te geçirdi. İlk hapis ve sürgün cezasını tamamladıktan sonra annesiyle birlikte Levent İlkokulu’nun arkasında Mektep Sokak 22 numaradaki eve yerleşti. Henüz çevresi konutlarla dolmamış 1. Levent, 4. Levent, Nisbetiye ve Etiler’de filmler çeken Güney, ikinci eşi Jale Fatma (Fatoş) Süleymangil’le de 27 Haziran 1970 tarihinde burada evlendi. Kırmızı panjurlara ve çiçeklerle dolu bir bahçeye sahip bu geleneksel Levent evi, çiftin mutlu birlikteliğinin yanı sıra, 1971 yılında siyasal bir olayla da gündeme geldi.

Söz konusu olay, İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılarak öldürülmesini üstlenen Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKPC) üyelerinin Yılmaz’ın evinde saklanmalarıydı. Elrom 17 Mayıs 1971 günü Mahir Çayan ve arkadaşları tarafından kaçırılmış, serbest bırakılması için yaklaşık iki ay önce yakalanan Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının salıverilmesi talep edilmişti. Bu talep kabul edilmeyince, 22 Mayıs günü Elrom Nişantaşı’ndaki Hamarat Apartmanı’nda infaz edildi. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın Elrom’u kaçıranları yakalayabilmek için gece 12’den ertesi gün öğleden sonra 3’e kadar sokağa çıkma yasağı ilan etmesiyle, Yılmaz Güney infazı gerçekleştiren Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir ve Oktay Etiman’ı alarak Levent’teki evine getirdi ve burada tavan arasında sakladı. THKPC’nin üç üyesi 23 Mayıs 1971 günü aramanın bittiği saate kadar bu evde saklanırken, sabaha karşı 4 civarında eve gelen askerler onları bulamadı fakat örgüte maddi bağış yaptığı gerekçesiyle Güney’i gözaltına aldılar.

Bu olayın ardından önce 3 aylık sürgün, daha sonra 10 yıllık hapis cezası alan Güney, 1974’te ilan edilen genel afla yeniden özgürlüğüne kavuştu. Ne var ki 1974, Endişe adlı filmin çekimleri sırasında Adana’da bir savcıyı öldürmesiyle yeniden hapse girdiği yıl oldu. 19 yıl hapse mahkum edilen Güney, 9 Ekim 1981’de Isparta Yarı Açık Cezaevi’nden firar ederek yurtdışına kaçtı. Ertesi yıl, Yol adlı filmi Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’ne layık görülürken, 1983’te Türkiye Cumhuriyet vatandaşlığından çıkarıldı ve yaşamındaki son filmi Duvar’ı Fransa’da çekti. Türk sinemasının “Çirkin Kralı” 9 Eylül 1984 günü Paris’te hayata gözlerini yumdu.

Fatma Oran, “Kitaplarda yaşayan Yılmaz”, Cumhuriyet, 26.05.1988.
Atilla Dorsay, “Köyden Cannes’a uzanan yol”, Cumhuriyet, 09.09.1988.
“Oktay Etiman'dan çarpıcı Yılmaz Güney anektodu”, Kıbrıs Postası, 28.12.2015.
“Hayır bu hanımefendiyi tanımıyorum”, Oda TV, 07.10.2017.
Melih Aşık, “Anılar… Anılar… Güney’li Yıllar”, Milliyet, 28.03.2021.
Fahrettin Varol, Yılmaz Güney Sinemasının İdeolojik ve Gerçekçi Sinema Dilinin Çözümlenmesi (Yüksek Lisans Tezi, TC Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016).
İhsan Güngör’le 21 Mayıs 2021 tarihinde Levent’te yapılan sözlü tarih görüşmesi.
İbrahim Işık’la 23 Haziran 2021 tarihinde Levent’te yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Selahattin Işık’la 24 Haziran 2021 tarihinde Levent’te yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Suzan Beyenal’la 24 Haziran 2021 tarihinde Levent’te yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Atacan Türk’le 14 Temmuz 2021 tarihinde Levent’te yapılan sözlü tarih görüşmesi.

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler