+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

1968’den 2000’lerin başına kadar hem kulüpler hem de milli takımlar düzeyinde antrenörlük yapan, bu süre boyunca birçok genci yetiştirerek profesyonel sporcu olmasını sağlayan, ömrünün tamamına yakınını futbol tutkusu ve gençlerin eğitimiyle geçiren Gündüz Tekin Onay, 31 Mayıs 1942’de Çankırı’da doğdu.

Çocukluk yıllarını Sivas’ta geçirdi. Anne ve babası okul eğitiminin önemini teşvik etmeye çabalasa da, o küçük yaştan itibaren adeta bir tutkuya dönüşen futbol oynamakta diretti. Öyle ki, aile büyükleri izin vermediği için mahalle maçlarına evden gizlice kaçarak giderdi. Üstelik tek başına değil, kardeşleri de ona eşlik eden birer futbol meraklısıydı. Top peşinde koşmak için evden firar etme alışkanlığı, aynı amaçla okuldaki dersleri kırmayla devam etti. Bunun üzerine, o dönem ağır ceza hakimi olarak Eskişehir’e tayin edilen babası, bu kentte savcılık yapan eski Beşiktaş JK futbolcusu Tereyağı Nuri’ye (Sangar) oğlunun futbol merakını anlattı ve bir gün izlemesini istedi. Ne var ki Onay, buradaki ilk denemelerinde pek göze batamadı ve ailesi tarafından eğitimine devam etmesi için Bursa’ya gönderildi. Bursa’da okulun basketbol takımında oynamaya başladı ve ilk lisansını basketbol dalında çıkardı. Lise eğitimin sonundaysa konservatuarı kazanarak kayıt olmaya gitmeyi planlarken, bir gün tesadüf eseri Eskişehir’den kendisi gibi futbol meraklısı bir arkadaşıyla karşılaştı ve konservatuara değil, futbol oynamak için Karabük’e gitmesi yönünde bir tavsiye aldı. Karabük’ten yana kullandığı cesur tercih, belki de yaşamını değiştiren esas karar olacaktı.

Aslında futbol yaşamına lisansiyer olarak, ileride Eskişehir SK’yı oluşturacak Demirspor ve Toprakspor gibi kulüplerde başlamış; Bursa’ya gittiğindeyse lise yıllarında amatör statüdeki Akın SK forması giymişti. Ancak kendi tabiriyle “futbol hayatının en renkli, en verimli oyunlarını oynadığı” yer Karabük oldu. Karabük SK çatısı altında keyifle top oynadığı kısa sürenin ardından, askerlik döneminde Muhafızgücü forması giydi ve Türk Ordu Milli Takımı’na seçildi. Askerliğin ardından sırasıyla Karşıyaka SK, PTT SK, Zonguldak SK, Şeker SK ve Kastamonu SK’da top oynadı. Ne var ki, henüz 26 yaşındayken geçirdiği bir sakatlık nedeniyle Kastamonu SK çatısı altında profesyonel futbolculuk kariyerini noktaladı. Böylece yaklaşık 10 yıllık futbolculuk kariyerinde Anadolu’nun farklı bölgelerinden birçok kulüpte oynamış oldu. Hayat hikayesine odaklanan bir röportajında, futbolculuk yıllarında kontrolsüz, kendisine bakmayan, sigara içen, çalışmayı pek sevmeyen bir yapıda olduğunu anlatmıştı. Zaten kendi görüşüne göre, bu rahatlığı nedeniyle sakatlanmış ve futbolu erken yaşta bırakmak zorunda kalmıştı. Bu sakatlık, onun yaşamındaki diğer bir dönüm noktası oldu.

1968-1969 sezonu başlarken Kastamonu SK’ya futbolcu olarak transfer olmuş fakat ayağı kırıldığı için kısa süre sonra futbolu bırakmak zorunda kalmıştı. 1968’in Kasım ayında bu kulübün futbol takımının antrenörlüğüne getirildi. Maçlarda sedyeyle saha kenarına geliyor, takımına bu haliyle direktifler veriyordu. Ne var ki, genç yaşta antrenör olmak pek de kolay değildi. Bir yandan yaşça kendisinden büyük oyuncular üzerinde otorite kurmaya çalışıyor, bir yandan da futbolcu olmasını eleştiren babasına bu konudaki azmini kanıtlamak istiyordu. Kastamonu’daki ilk antrenörlük deneyimini yaşadıktan sonra, ertesi yıl Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) girdi ve hem yurtiçinde hem de yurtdışında birçok seminere katılarak birikimini hızla arttırdı. Kendi tabiriyle “ufkunu açan, başka bir dünyaya girmesini sağlayan” bu seminerler, onu artık daha da meraklı ve azimli bir antrenör yapmıştı. Nitekim 1969 yılında, henüz 27 yaşındayken Türk Milli Takımı yardımcı antrenörlüğüne yükseldi.

Milli Takım çatısı altında hem önemli tecrübe kazanmış ve hem de kısa sürede birçok genç sporcuya el vermişti. Artık seminerleri o veriyor, ülkenin dört bir yanında top peşinde koşan gençleri takip ediyor, başarılı olanların milli takıma yükselmesini sağlıyordu. Nisan 1970’te Yunanistan’la yapılan bir maçta TFF idarecilerinin onun kararlarına müdahale etmesi nedeniyle görevinden istifa etti ve teknik direktör olarak Adana SK’yla anlaştı. Bu karar, bundan böyle 21 yıl boyunca emek vereceği Türkiye 1. Futbol Ligi’ndeki ilk görevi olacaktı. 1972’den 1976’ya kadar önce Adana SK, ardından da Zonguldak SK’da teknik direktör olarak başarı sezonlar geçiren Onay’ın yolu, Türkiye 1. Futbol Ligi 1975-1976 Sezonu’nun beşinci haftasında Beşiktaş’a düştü. Henüz 33 yaşındaydı ve yine kendi tabiriyle “hayallerinin takımına gelmişti.”

Sadece Beşiktaş JK’nın değil, İstanbul’un üç büyük kulübünün tarihindeki en genç teknik direktör unvanını da taşıyordu. Siyah beyazlıların futbolda başarıdan hayli uzak kaldıkları bir dönemin tam ortasında dahil olduğu kulübüne yaklaşık 17 ay boyunca emek verdi. Bir sezonun başında Horst Buhtz’dan devraldığı görevi, takip eden sezonun ortasında İsmet Arıkan’a devretti. Kulübün yaşadığı mali sıkıntılar içinde beklenen başarıyı elde edemese de, görevde bulunduğu dönemde takımı bir Başbakanlık Kupası kazandı, Türkiye Kupası’nda da finale yükseldi. Ne var ki, ardında şampiyonluklar ve kupalarla anılan bir hikaye bırakmasa da, bundan çok daha değerli bir miras bıraktı Beşiktaş’a. Bu miras, Beşiktaş’ı 80’li ve 90’lı yıllarda başarıdan başarıya taşıyacak bir sistemin temel taşlarıydı: Serpil Hamdi Tüzün ve Beşiktaş Özkaynak Düzeni.

Gündüz Tekin Onay’ın gençlerin nitelikli eğitimine verdiği önem ile Serpil Hamdi Tüzün ve arkadaşlarının bu yöndeki çabaları, Beşiktaş JK’da birkaç yıl için çok başarılı bir kuşağın yetişmesine vesile oldu. Onay Beşiktaş JK ile yollarını ayırdıktan sonra 1996’ya kadar birçok Anadolu kulübünde antrenörlük ve eğitimcilik yapmaya devam etti. Yıllar sonra paylaştığı anılarında, Beşiktaş JK’dan ayrılışını gençlik heyecanına bağlamış, iyice düşünmeden aldığı bir karar olduğunu söylemiş ve bu kararından dolayı yaşadığı üzüntüyü dile getirmişti. Yine de, o Beşiktaş’ı seven fakat futbol tutkusunu her şeyin önüne koyan bir eğitimciydi. Siyah beyazlılardan ayrılsa da, bu tutkusunun peşini hiç bırakmadı. Zonguldak’tan Bursa’ya, Ankara’dan Denizli’ye, Konya’dan Adana’ya kadar ülkeyi gezmeye ve farklı kulüplerin çatıları altında emek vermeye devam etti.

Son olarak 2000’lerin başına kadar Türk Milli Takımı’nda görev yapan, Türkiye’nin futbol tarihine “yetenek avcısı” unvanıyla kazınan Gündüz Tekin Onay, 4 Ocak 2008 tarihinde hayata gözlerini yumdu.

“Yetenek Avcısı ‘Gündüz Tekin Onay’”, Bein İz Tv, 04.01.2012.
“Gündüz Tekin Onay Belgeseli”, Ntv, 01.10.2018.

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler