+90 (212) 347 24 25

6 EYLÜL 1955 GECESİ ARNAVUTKÖY
Benim de anlatacaklarım var!

6 Eylül 1955 günü, saat 13.00’te devlet radyosundan Atatürk’ün Selanik’teki evine bombalı bir saldırı yapıldığı haberi duyuruldu ve bu haber, öğleden sonra İstanbul Ekspres gazetesinin ilave baskılarıyla kentte hızla yayıldı. Hükümetin örgütlediği bir kitleler, gayrimüslim yurttaşların yaşadıkları mahallelere topluca akın ettiler ve bu cemaatlere ait evlere, işyerlerine, ibadethanelere, mezarlıklara saldırdılar. Sarıyer’den Kurtuluş’a, Kumkapı’dan Adalar’a kadar neredeyse tüm kente yayılan olaylardan en fazla etkilenen ve kısa süre içinde topluluklar halinde yaşadıkları mahalleleri, hatta ülkeyi terk edenler Rumlar oldu.

İstanbul’un çokkültürlü demografik yapısına büyük bir darbe vuran 6-7 Eylül Olayları’ndan en fazla etkilenen mahallelerden biri Arnavutköy’dü. Rumlara ait pek çok ev, dükkan ve Akıntıburnu’nda sıralanan lokanta ve gazinolar büyük hasar gördü. Çocukluk yıllarında bu olaylara tanık olanlardan Gün Zileli, o geceye dair hatırladıklarını şöyle aktarıyor:

“Gece saat 10 sıralarında, sahil yolundan bağırışlar duyduk. Bizim cumbadan, Vezirköşkü’nün sahil yoluna açılan kısım rahatça görülüyordu. Gecenin karanlığında, ellerinde uzun sopalar, kalaslar ve meşaleler taşıyan kalabalıkların Bebek’ten Arnavutköy’e doğru ‘allah allah’ nidalarıyla koştuğunu gördük. Koşan kalabalığın ardı arkası kesilmiyordu. Annemin, babama, telaş içinde, ‘çapulcular ayaklandı Necati, ne yapacağız şimdi, aynı 31 Mart vakası gibi’ dediğini hatırlıyorum. Kısa sürede bizim için bir tehlike olmadığı anlaşıldı. Hareket, Rumlara ve Ermenilere karşıydı. Bunu anlamak için, yukarıdaki Rum mahallesine kulak vermek yeterliydi. Kırılan cam çerçeve sesleri ve acı feryatlar bize kadar ulaşıyordu. Nebahat teyzeler, Arnavutköy’de, bir tarafı doğrudan Boğaz sularıyla kucaklaşan bir apartmanın üst katında oturuyorlardı. Nebahat teyzenin bütün korkusu apartmanın kundaklanmasıydı. Çünkü apartmanın zemininde, Pandelli adlı bir Rumun işlettiği içkili bir Rum gazinosu vardı. Babam resmi elbiselerini kuşandı, Nebahat Teyze ile kızlarını yürüyerek evlerine götürdü. Sonradan babamın anlattığına göre, Pandelli’nin gazinosunu kırıp geçiren nümayişçiler, babamı görünce yol açıp, ‘ Türk ordusu çok yaşa’ diye tezahüratta bulunmuşlar.”

6-7 Eylül Olayları’na karışanlar, takip eden günlerde mahkemeye çıkarılsalar da, iş işten geçmişti. Yapılan incelemelerin ardından, kent genelinde saldırıya uğrayan mahallelerde, tahribat sayıları üzerinden bir sınıflandırma yapıldı. Sarıyer-Beşiktaş ve Kandilli-Üsküdar hattındaki mahalleler, bu sınıflandırmada üçüncü kategoride gözüküyordu. Buralarda yaşayan ve zarara uğrayan 418 kişiye tazminat ödenirken, içlerinde en fazla tazminat alan mahalle, 68 kişiyle Arnavutköy’dü. Ancak bu olaylarda hayatını kaybeden, yaralanan, tecavüze uğrayan veya takip eden dönemde yaşadıkları bu şoku ömürleri boyu atlatamayanlar için yapacak hiçbir şey kalmamıştı.

Olayların ardından Arnavutköy’ü terk eden Rumların yerine, geleneksel İstanbul kültürüne uzak yeni yerleşimciler geldi. Sonunda mahallenin hem demografik hem de mimari dokusu büyük bir dönüşüme uğradı.

Dilek Güven, 6-7 Eylül Olayları: Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Bağlamında (İstanbul: İletişim Yayınları, 2018).
Gün Zileli, Yarılma (İstanbul: İletişim Yayınları, 2016).
Güven Gürkan Öztan, Serdar Korucu, Turku, Değişim, Zarafet: 1950’li Yıllarda İstanbul (İstanbul: Doğan Kitap, 2017), 16-17.