+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

1949’da hizmete giren Spor ve Sergi Sarayı, mimar ve şehir plancısı Prof. Henri Prost’un hazırladığı ve 1938-1949 yılları arasında uygulanan kentsel düzenlemelerinin bir parçası olarak inşa edildi. Bu düzenlemeler kapsamında, Dolmabahçe-Maçka-Taksim arasında yer alan ve 1946’ta tamamlanan “2. No.lu Park” içinde, kentin kapalı bir spor, sergi, yarışma ve kongre salonu ihtiyacını karşılamak amacıyla çok işlevli bir mekan yapılması planlanmıştı. Bu salon, bazı eksiklerine rağmen 1947’de açılan Açıkhava Tiyatrosu’nun ardından, bu vadideki ikinci tesisti.

Dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar tarafından 1948’de temeli atılan bina, 3 Haziran 1949’da düzenlenen Avrupa Güreş Şampiyonası ile hizmete girdi. Bazı etkinliklerde 7 bin kişiyi ağırlayacak bir kapasiteye sahip olan salonun tribünlerine ise, yaklaşık 4 bin kişiyi aynı anda sahadaki bir müsabakayı takip edebiliyordu. Pek çok sergiye, kongreye, konsere, hatta sirk gösterilerine ve buz revüsüne ev sahipliği yapan Spor ve Sergi Sarayı’nın tribünleri, esas olarak spor müsabakalarında doluyordu. Halter, boks, güreş, voleybol ve elbette belli başlı takımlar arasındaki basketbol maçlarında.

Salondaki spor müsabakaları, özellikle 70’li ve 80’li yıllar boyunca coşkulu taraftarlarca takip edildi. Tribünler ise, yine taraftarların yakıştırdığı ve belleklerde yer etmesini sağladıkları isimlerle anıldılar. Sık sık Radyoevi’ne kadar kuyruk oluşan salonun Taksim tarafındaki kapısından içeri bakınca, sol tarafta “bayraklı” tribün uzanırdı. Tam ortasındaki iki bayrak direği nedeniyle bu isimle anılır olmuştu. Bayraklıda oturunca, solda “skorbord” veya “pota arkası” tribünü; sağdaki potanın arkasında “sosyete” tribünü vardı. Şeref tribünü, kameralar, hakemler ve takım oyuncuları ise salonun diğer uzun tarafı olan “karşı” tribündeydi.

Rakip taraftarlar, günümüzdeki ayrış(tırıl)mış durumun aksine, o yıllarda maç günleri aynı salonu paylaşırlardı. Ortalığın “yakılıp yıkıldığı”, insanların yaralandığı büyük kavgalar söz konusu bile değilken, taraflar arası rekabet, pankartlarda ve tezahüratlardaki atışmalarda vücut buluyordu. Salonun en popüler tribünü bayraklı olduğu için, özellikle büyük maçlardan önce taraftarlar bu bölümde hakimiyet kurmak için birbirileriyle mücadele ederdi. Eğer sahada seyircisi az bir takım varsa, kalabalık olan taraf hem bayraklının büyük bir bölümüne hem de skorbord tarafına hakim olur; rakip taraftarlar diğer tribünlere doğru sıkıştırılırdı.

Salonun Dolmabahçe’ye yakın konumu, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarının bazı günler Mithatpaşa veya İnönü’deki futbol maçından çıkıp topluca kolaylıkla basketbol maçına gidebilmelerini sağlayan bir avantajdı. Mekansal açıdan avantajlı bir grup ise, salona çok yakın bir konumda okuyan Teknik Üniversitelilerdi. Taraftar olmanın ötesinde, salon kentin merkezinde olduğu için, pek çok insanın basketbolu, voleybolu ve futbol dışındaki diğer branşları sevmesine ve takip etmesine de katkı sunuyordu.

Spor ve Sergi Sarayı’ndaki basketbol maçlarında, hem sporcuların hem de taraftarların deneyimleriyle ilgili günümüze ulaşmış pek çok anı bulunuyor. Sahadaki galibiyet ve mağlubiyetlerin ötesinde, tribünlerde yaşananlarla ilgili anlatılanların ortak yanı ise, 70’li ve 80’li yılların toplumunda, günümüzün fanatizminden nasıl da uzak bir sporseverliğin var olduğu yönünde. Elbette anlatıların arasına zaman zaman “kavga gürültü” hikayeleri karışsa da, “Spor Sergi’yi” hatırlayanların dillerinden dökülen sözcüklerde, hep “o eski güzel günleri” özleyen ifadeler bulmak zor değil.

İstanbul’un merkezinde, Beşiktaş’ın ise hemen yanı başındaki “Spor Sergi”, 20. yüzyılın ikinci yarısında İstanbullulara hiç unutamayacakları sportif ve kültürel hizmetler sundu. Parkelerinin üzerinde, tribünlerinde, balkonlarında, bilet kuyruklarında, Taşkışla yolunda, kısacası içinde ve dışındaki herhangi bir noktada, sporseverlere yaşattığı onca anıyla birlikte, 1988’de ismi Lütfi Kırdar Spor Salonu’na dönüşen tesis 1992 yılında kapandı. Sporcuların ve sporseverlerin tepkilerine rağmen, kentin merkezindeki bu hafıza mekanı, İstanbul’da düzenlenen Habitat II zirvesi için yerini Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’ne bırakarak tarihe karıştı.

Altan Kutucu, “Spor Sergi Sarayı unutulmaz…”, Olay, 27.03.2019.
Bahar Sezgin, Taksim-Maçka Büyük Yeşil Alanının Evrimi ve Kullanım Açısından Değerlendirilmesi (Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1996), 64-65.
“Kapalı Spor Sarayının temeli dün atıldı”, Cumhuriyet, 31.01.1948.
“Tarihçe”, İstanbul Lütfi Kırdar ICEC, https://www.icec.org/hakkimizda/tarihce/ [22.02.2021].

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler