Her futbolsever, taraftarı olduğu takımın maçını izlemeyi önemser. Kimi stadyuma gidip tribünde yerini almayı kendine görev bilirken, kimiyse evinde veya bir kahvehanedeki televizyon ya da radyodan maçı takip etmekle yetinebilir. Bu biraz olanak, biraz da zevk meselesidir. Örneğin her taraftarın stadyuma gitme şansı olmazken, stadyuma birkaç dakikalık mesafede oturan bir diğeri maçı televizyonda izlemeyi seçebilir. Bazıları bu işi yalnız yaparken, çoğunluğun tercihi ise maç günleri aynı takımı tutan arkadaşları, dostları, akrabalarıyla birlikte olmaktır. Böylece bireyler arasında etkileşim artar, sevinç ve hüzün duygularını paylaşmak kolaylaşır.
Kimileri, yaygın tabirle “fanatiktir.” Holiganlık derecesine çıkıp tuttuğu takımı adına çevresindeki insanlara, yapılara, mekanlara zarar vermez ama gündelik hayatının akışını takımının maç programına göre ayarlayabilir. Bazen bu maçların takvimi, kişinin uğraştığı işiyle, devam ettiği okuluyla ve sosyal çevresiyle ilişkilerinde belirleyici olur. Toplantılar, dersler, buluşmalar ve türlü organizasyonlar, maçların gün ve saatleri gözetilerek planlanır. Taraftar kendince bu planlamayı yaparken, karşısındaki kişiler bu prensipten haberdar da olabilir, bihaber de. Yukarıda belirtildiği gibi, bu Beşiktaşlılara özgü bir davranış kalıbı değildir; herhangi bir Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Eskişehirli, Bursalı taraftar için de söz konusu olabilir. Ne var ki, pek çok Beşiktaşlının bu konuda “adının çıktığını” söylemek de yanlış olmaz. Öyle ki, 2000’li yıllarda çeşitlenen televizyon yayınları ve sosyal medyanın da katkısıyla, siyah beyazlı taraftarların Beşiktaş maçlarını kaçırmama âdetleri artık popüler kültürün bir öğesine dönüşmüş, sinema filmleri ve televizyon dizilerinde dahi yer almaya başlamış, futbola uzak kişiler tarafından da bilinir hale gelmiştir.
Beşiktaş’ın futbol maçının olduğu günlerde, pek çok siyah beyazlı taraftarın programı bu maçın saatine göre ayarlanır. Tıpkı Fenerbahçe’nin maçı varken Kadıköy, Moda, Kızıltoprak gibi semtlerde veya Galatasaray’ın maçı olduğunda eski Ali Sami Yen Stadı çevresinde taraftarlar toplanıyorsa, Beşiktaş’ın maç günlerinde de İnönü Stadyumu’nun çevresi ve oraya çıkan yollar siyaha ve beyaza bürünür. Rakibin kim olduğu pek önemsenmez. Maça birkaç saat kala stadyumun yakınındaki Maçka Parkı, Vişnezade Parkı, Şenlikdede Parkı, Abbasağa Parkı gibi yeşil alanlarda ve Kazan Birahanesi, Hasbi’nin Yeri, Beşiktaş Balık Lokantası gibi işletmelerde, Beşiktaşlılar bir arada yer, içer, sohbet eder, eğlenir. Dolmabahçe’ye çıkan karayolları belli bir saatte araç trafiğine kapatılırken, toplu taşıma araçları ise Beşiktaş Meydanı’na kadar gitmez ve yolcularını indirmek için alternatif bir terminal belirlerler. Artık yollar taraftarındır: Barbaros Bulvarı, Çırağan Caddesi, Şair Nedim Caddesi, Taşkışla ve Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu Caddeleri ile “Ağaçlı Yol” ismiyle anılan Dolmabahçe Caddesi üzerinde aynı noktaya doğru ilerleyen binlerce taraftar görülür. Eğer Beşiktaş’ın maçı varsa, o gün Beşiktaş’ın merkezi Beşiktaşlılar için dünyanın en güzel yeri olur. Futbolla ilgilenmeyen ve bir nedenle civarda işi olan yurttaşlar içinse trafiğin, kalabalığın, gürültünün sentezlendiği ve bir an önce terkedilmek istenen bir kabus…
Burada tasvir edilmeye çalışılan Beşiktaş’ta bir maç günü, yalnızca stadyuma gitme şansı olan taraftarlar için geçerli değildir. Kimileri Dolmabahçe’ye, hatta İstanbul’a uzak bir yerde yaşıyordur, kimileri kalkıp stadyuma gitmeye üşeniyordur, kimileri ise içeri girmek için bilet bulamamış olabilir. Bu durum, fanatik bir Beşiktaş taraftarı için o gün maç olmadığı anlamına gelmez. Zira stadyuma kadar gitmeyecek ve maçı televizyondan seyredecek nice taraftar, sırf bu birlikteliğin bir parçası olabilmek için maç günleri Beşiktaş Köyiçi’ne gider. Aslında yaşadığı muhitte de maçı rahatça seyredebileceği lokantalar ve kahvehaneler ya da evinde oturup karşısında ayağını uzatabileceği kendi televizyonu vardır. Yine de, kimileri için o gün “semtte” olmak önemlidir. Maç saatini arkadaşlarla parktaki bir banka, rıhtımdaki bir kayaya, lokantadaki bir sandalyeye oturup beklemek; belki Sinanpaşa’nın, Çırağan’ın, Valideçeşme’nin sokaklarını arşınlamak ya da öylesine stadyumun çevresinde gezinmek, bu işin ritüelleri arasındadır.
Sonuçta, ister stadyumun numaralı bir koltuğunda ya da merdiven boşluklarında durulsun, ister civardaki bir lokantaya ya da kahvehaneye oturulsun, ister evin sıcaklığında aile üyeleriyle yan yana olunsun, Beşiktaşlılar için o günün önemli bir anlamı vardır: Beşiktaş’ın maçının olması, ertelenebilecek veya iptal edilebilecek diğer her iş için yeterli bir bahanedir.
Derya Aydoğan, “İnsanlar artık tepki vermekten korkuyor”, Birgün, 03.02.2016.
“‘Neden gelmedin?’ sorusuna damat adayı: Beşiktaş'ın maçı vardı”, Cumhuriyet, 11.02.2016.
Zülal Gök’le 30 Haziran 2021 tarihinde Vişnezade’de yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Rıdvan Akar’la 10 Ağustos 2021 tarihinde Balmumcu’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Uşun Tükel’le 22 Ekim 2021 tarihinde Beyazıt’ta yapılan sözlü tarih görüşmesi.