+90 (212) 347 24 25

ÇIRAĞAN'DAN FULYA'YA İDMAN GÜNLERİ
Benim de anlatacaklarım var!

Beşiktaş’ın merkez mahallelerinde, hatta bazıları Ortaköy, Levent veya Dikilitaş gibi çevre muhitlerde oturan siyah beyazlı taraftarların 1930’ların ortasından 2002’ye kadar gündelik hayat pratiklerinden biri, tuttukları takımlarının idmanlarını seyretmekti. Bu ritüel, 1933’te Çırağan’da kapılarını açan Şeref Stadı’nda başlamış, 1986 itibariyle Fulya’daki tesislerde devam etmiş, Beşiktaşlı sporcuların 2002’de Ümraniye’deki Nevzat Demir Tesisleri’ne taşınmasıyla tarihe karışmıştı.

İstanbul Ligi, ulusal lig, kupa maçları veya türlü turnuvalardaki karşılaşmalarda tutulan takımı desteklemenin dışında, o takımın oyuncularını sıradan bir günde antrenman yaparken izlemek, belki onlarla sohbet etmek, övgü veya eleştirileri kendileriyle doğrudan paylaşmak, taraftarlar için ayrı bir değer taşır. Hatta sadece sporcularla değil, onların yöneticileri veya sorumlu ilgileriyle de. Öyle ki, ta Roma İmparatorluğu döneminden beri, hipodromlar ve stadyumlar halkın yöneticilerle bir araya geldiği, seslerini duyurduğu, dilek ve şikayetlerini topluca dile getirebildikleri yerler olagelmiştir. Tıpkı Beşiktaşlıların İnönü, Şeref ve Fulya Statlarında yıllardır yaptıkları gibi.

Farklı kuşaklardan Beşiktaşlı nice taraftar, 1933 itibariyle resmi bir maç olmayan günlerde Şeref Stadı’na gidip orada antrenman yapan sporcuları izlemeyi bir gelenek haline getirmişti. Kimileri denize kaçan topları suya atlayıp çıkarmayı görev edinmiş, daha ziyade çocuklarsa hayran oldukları sporcuların arkasında top toplayarak, eşyalarını taşıyarak, idman sonrası onlara çay veya kahve servisi yaparak bu geleneği kendilerince keyifli görevlere dönüştürmüşlerdi.

Bilhassa önemli maçların arifesinde futbolculara ve teknik heyete moral vermek gibi gönüllü görevler üstlenilmiş, kimi tezahüratlar bu antrenmanlar sırasında bestelenmiş veya maç öncesinde bir arada tecrübe edilmiş, çiçeklerden baklavalara kadar oyunculara ve antrenörlere türlü ikramlar buralarda sunulmuştu. Ne var ki, sadece tozpembe hatıralar yoktu bu idmanlarda. Bazı mağlubiyetlerin, özellikle de Galatasaray ve Fenerbahçe’ye karşı kaybedilmiş maçların ardından, bu antrenman günlerinde Şeref Stadı veya Fulya Tesisleri futbolcular ve yöneticiler içinde sıkıntılı zamanlar ifade etmişti. Maçlardan önce veya büyük zaferlerden sonra tebrik ve kutlamalar için buralara akın eden taraftarlar, tam tersi durumlarda ise bu defa eleştiri, şikayet, hatta protesto amacıyla aynı tribünleri doldurmuşlardı.

Beşiktaşlı sporcuların, yaklaşık 70 yıl boyunca önce Çırağan’da, ardından Fulya’da idman yapmaları, buna bağlı olarak çoğunun Beşiktaş’ta yaşaması, Beşiktaş halkıyla fakat özellikle de çocuklar ve gençlerle daha içli dışlı olmalarını sağlamıştı. Sporcular gündelik hayatlarında alışverişlerini mahalle esnafından yapar, buralardaki sinemalara gider veya kahvehanelerde oyun oynarken, kendilerini seven ve kollayan yerel halkla da daha içli dışlı olabilmişlerdi. Bu durum, aynı zamanda kuşaktan kuşağa aktarılan Beşiktaşlılık kültürünü de perçinleyen, çocukların ve gençlerin yaşadıkları muhitlerine ve tuttukları takımlarına bağlığını arttıran bir etkendi.

Şeref Stadı 1986’da kapılarını kapatıp yerini bir otele terk ederken, Beşiktaşlı sporcular da bir süreliğine Fulya’daki yeni tesislerine taşındı. Dolayısıyla taraftarların yeni buluşma noktası da Ihlamur’un sonunda, Hakkı Yeten’in isminin verildiği cadde üzerindeki bu alan oldu. Sporcularla tanışmalar, sohbetler, kutlamalar, protestolar bir süreliğine Fulya’da devam etse de, 2000’lere gelindiğinde artık bu tesisler kulübün ihtiyacına karşılık vermemeye başlamış fakat bir yanda konutlar diğer yanda kültür varlıkları ve tarihi parklarla dolu ilçede yeni bir tesis inşa edecek yer kalmamıştı.

Sonunda Beşiktaş JK’nın sporcuları 2002 yılında “karşı” yakaya, Şile-Ümraniye Yolu üzerindeki yeni tesislerine taşındı. Şeref Stadı ve Fulya Tesisleri’ne kıyasla çok daha geniş bir alana yayılmış, daha fazla olanağa sahip, modern görünümlü ve çok işlevli bu tesis, Beşiktaş’ın 2000’li yıllarda elde ettiği başarılarda ve sporcularının yaşadığı konforda önemli bir yere sahip olsa da, ilçenin kalbinde yaşatılan 70 yıllık bir geleneğin de sonu oldu.

Hürser Tekinoktay’la 30 Mart 2021’de İstanbul Balmumcu’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.
Rasim Kara’yla 2 Temmuz 2021’de İstanbul Tarabya’da yapılan sözlü tarih görüşmesi.

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler