+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

İnönü Stadyumu’ndaki bir maçı bilet satın almadan izlemenin türlü yöntemleri vardı. Bunların başında, sahanın yalnızca bir kısmının görülebildiği “Beleştepe” adlı Gümüşsuyu tarafındaki yamaçta yer bulabilmekti. Ne var ki, bu dar görüş açısı her taraftarı tatmin etmiyor, bazıları alternatif yolları kullanarak stadyumun içine girmeye ve daha geniş bir açıdan sahayı izlemeyi tercih ediyordu.

Doktor, hemşire veya itfaiye eri kılığında Ambulans ve İtfaiye Girişlerini kullanmak, Yeni Açık’ın sırt tarafındaki demir parmaklıkların arasından geçmeye çalışmak, cüzi bir bedel ödeyerek Duhuliye tribününe girmek ya da halk arasında “çift turnike” olarak anılan yöntemi, yani tek biletle içeriye iki kişi girmek, bu zorlu fakat imkansız olmayan alternatif yöntemlerdi. Çoğu İnönü Stadyumu’na mahsus olmayan ve ülkedeki başka spor sahalarında da görülebilen bu “ananevi” yöntemler başarıya ulaşmazsa, söz konusu taraftarlar polis tarafından yakalanabilir, gözaltına alınabilir, stadyum çevresinden uzaklaştırılabilir, kısacası maçı seyretme fırsatını kaçırabilirlerdi. Ne var ki, yukarıda sayılan bu yöntemlerin dışında, sahada olup biteni bilet almadan, yani “beleşe” seyretmenin çok tehlikeli bir yolu daha vardı: Elektrik kulelerine tırmanmak.

İnönü Stadyumu’nda oynanacak gece maçlarında sahayı aydınlatabilmesi için, elektrik kuleleri tribünlerin hemen dışına inşa edilmişti. Üstelik bunlar, günümüzdeki gibi kalın beton silindirler değil, üzerine tırmanmaya elverişli demir parçaların birbirine tutturulmasıyla üretilmiş uzun kulelerdi. 60’lı yıllarda stadyumun dört köşesine inşa edilen bu kulelere, özellikle biletlerin erkenden tükenip karaborsacıların eline düştüğü büyük maçlarda taraftarlar tırmanmaya çalışır, başarılı olan yüzlerce kişi, canlarından olma pahasına metrelerce yükseklikten sahayı görebilirlerdi. Bazıları tüm müsabakayı bu kulelerin üstünde seyrederken, bazıları ise makul bir yere kadar tırmandıktan sonra açık tribünlerden birinin içine atlardı.

Mart 1964’te, o zamanki ismiyle Mithatpaşa Stadı’ndaki bir maça giden Aziz Nesin, kulelere tırmanan taraftarlarla ilgili gözlemlerini şöyle dile getirmişti:

“Batılı, bir işte kullanılmak üzere herhangi bişey bulur, sonra biz bu o buluşu Batı’dan alırız. Ama hiçbir Batılının, hatta şeytanın bile aklına gelmeyen bambaşka bir işte kullanırız. Gece maçlarında top alanını ışıtacak ışıkların konduğu o koca demir kulenin stadyuma beleş girmek için iskele diye kullanılacağı hangi Batılının aklına gelirdi? Sen şu bizdeki akla bak, akıllar durur! Işıkların demir kulesini stadyum duvarının dışına ve yakınına kurmuşlar. Tırmanıyorlar bu kuleye, ta üstünden tribün duvarına atlıyorlar. Burda anlattığım kadar kolay bir iş değil bu, korkunç! Dehşetle onları izledim. Hele ancak on yaşında kadar bir çocuk tırmandı, sonra da tribün duvarına atladı; heyecandan yüreğim ağzıma geldi sandım. Beş dakika kadar onları izledim. Yalnız ben izlemedim, o demir kulenin dibinde iki polis de izledi onları. Polisler tırmanamıyorlar ki demir, öbürlerini önlesin. Alttan bakıp duruyorlar.”

 

Aziz Nesin, Sporcu Milletiz Vesselam (İstanbul: Nesin Yayınevi, 2012), 20-22.
“Ölüm pahasına!”, Cumhuriyet, 12.11.1962.

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler