+90 (212) 347 24 25

Benim de anlatacaklarım var!

Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde kimsesiz kalmış, yardıma ve korunmaya muhtaç çocukların bakım ve eğitimi için hizmete sokulan sosyal yardım kurumlarından biri, “yetimler yurdu” anlamına gelen darüleytamdı. İmparatorluğun savaşlar, istilalar, toprak kayıpları, göçler ve büyük bir sefaletle yüzleştiği son yüzyılında, alınmaya çalışılan tedbirlerden biri, bu zorlu süreçten en fazla etkilenen çocukların korunmalarıydı. 19. yüzyıl ortası itibariyle birer sosyal hizmet kurumu olarak kapılarını açmaya başlayan Darüşşafaka, Hilal-i Ahmer Cemiyeti ve Darülaceze çatıları altında çocuklara eğitim, sağlık, barınma gibi yardımlar sunan alt birimler olsa da, doğrudan çocukların korunması ve gelişimi için tasarlanan Himaye-i Etfal Cemiyeti ve Darüleytam, kapılarını 20. yüzyıl başında açtılar.

Balkan Savaşları’yla başlayan yıkım sürecinde, yetim çocuklar için diğer kurumlardan bağımsız çalışacak bir Darüleytam İdaresi’nin hizmete sokulması için girişimler 1914’te hayat buldu. Böyle özerk ve yetkin bir kurumun ortaya çıkışında, Balkan Savaşları kadar 1911 itibariyle ülke topraklarında açılmaya başlayan Fransa’ya, İngiltere’ye, İtalya’ya, ABD’ye ait yetimhanelerin de etkisi vardı. Müslüman çocuklar için başlangıçta yalnızca İstanbul’da açılması düşünülen darüleytam şubelerinin, savaşların öngörülenden büyük yıkımlar yaratması nedeniyle ülke geneline yayılmaları kararlaştırıldı. Harbiye ve Maarif Nezaretleri tarafından dile getirilen Darüleytam kurumunun sorumluluğu, dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın da desteğiyle Kastamonu Milletvekili ve Darülmuallimat Müdürü (Kız Öğretmen Okulu) Müdürü İsmail Mahir Efendi’ye bırakıldı. İsmail Mahir Efendi, aynı zamanda Bebek’teki yetimhanenin de müdürü olacak ve bu tesis bizzat onun ismiyle anılacaktı.

Darüleytam’ın ilk genel müdürü İsmail Mahir Efendi, 1916’daki vefatına kadar bu görevini Bebek’teki yetimhanede kurulan müdüriyet merkezinde sürdürdü. Darüleytam İdaresi’ne bağlı yetimhaneler merkez ve taşra şubelerinden oluşuyordu. Kadıköy’deki ilk merkez şubesinin ardından ikinci merkez şube olarak Mayıs 1915’te hizmete giren Bebek Darüleytamı, başlangıçta yalnızca kız çocuklara kapılarını açmıştı. Dolayısıyla Hoca İsmail Efendi Darüleytamı adıyla anılsa da, resmi adı Bebek İnas Darüleytamı idi. 1915 sonunda burada 700 yetim kız çocuğu barınıp temel eğitimlerini alırken, ertesi yıl bu sayı 800’e yükselecekti. Ayrıca bu çatı altında bir de sanayi şubesi açılmış, 300 öğrenci kapasiteli bu kısımda 13 yaşından büyük kızlara temel eğitimin yanında örgü, dikiş, biçki, resim gibi derslerde verilmişti. Sanayi şubesini de dahil eden yine 1916 tarihli bir rapor, Bebek İnas Darüleytamı’nın tüm mevcudunun 933 kız çocuktan oluştuğunu, bunların da 370’inin anasınıfı seviyesinde olduğunu yazıyordu.

Temel eğitim, sanat içerikli dersler ve el becerisini geliştirici atölyelerin yanı sıra, diğer şubelerde olduğu gibi, Bebek Darüleytamı’nda da tarımsal faaliyetlere yer verilmişti. Buradaki çocuklar, bahçede tarımla uğraşıyor ve piyasada satılan ürünlerle şubenin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesine katkı sunuyorlardı. Bu bahçe, başlangıçta sahildeki bir yalıda kurulan fakat daha sonra devletçe el konulup darüleytamın taşındığı Bebek sırtlarındaki Saint Joseph Fransız Müessesesi’nin binasına aitti. Ne var ki Mondros Mütarekesi’nin ardından, ülkedeki binalara el koyma sırası İşgal Kuvvetleri’ne geçmiş ve darüleytam olarak kullanılan binalar kısa süre içinde boşaltılarak asıl sahiplerine teslim edilmeye başlamıştı. Bebek’teki yetimler apar topar tahliye edilip bina Fransız rahibelere teslim edilirken, 1916’daki vefatında naaşı buradaki kiliseden dönüştürülen caminin bahçesine defnedilen İsmail Mahir Efendi’nin kemikleri de Aşiyan Mezarlığı’na taşındı.

Bebek Darüleytamı’na 1917 sonrasında erkek yetimler de kabul edilmeye başlanmış, nitekim şubenin çatısı altında duvarcılık, kunduracılık, marangozluk eğitimleri de verilir olmuştu. 27 Mart 1921 tarihli bir belgeye göre, 470 erkek öğrencisi bulunan Bebek Darüleytamı İstanbul’un faal 9 yetimhanesi arasında en kalabalık olanıydı. Mondros Mütarekesi’yle kentteki binalarından ayrılmak zorunda kalan yetim çocukların çoğu Balmumcu’daki Seniye Sultan Kasrı ile Ortaköy’deki Hatice Sultan Sarayı’ndan dönüştürülen yetimhanelere nakledilmiş fakat Bebek’tekiler bu köyde kalmış ve muhtemelen başka bir binaya taşınmışlardı. Zira Bebek Darüleytamı öğrencilerinin, tramvay bilet ücretlerinin pahalılığından şikayet ettikleri 1919 tarihli bir dilekçeleri, onların Mütareke Dönemi’nde hâlâ Bebek’te barınmaya devam ettiklerini kanıtlıyordu.

Cumhuriyet’in ilanının ardından, 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla darüleytamlar Maarif Vekaleti’ne bağlandı. Yüzlerce kız ve erkek çocuğun hayata tutunmasına ev sahipliği yapan Bebek’teki yetimhane binası ise, 1976’da geçirdiği yangına kadar yaşamayı başardı.

Görkem Kızılkayak, “Beşiktaş’ın Şefkat Yuvaları”, B+ Dergisi, s. 29 (2020): 52-61.
İzzettin As, Bir Sosyal Hizmet Kurumu Olarak Darüleytam (Doktora Tezi, TC İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020), 190, 200-201, 207-208, 211-214.

Fotoğraflar, Belgeler, Kupürler